27 Ocak 2008 Pazar

Bihter Özdemir


Bihter Özdemir, 1982′de Diyarbakır’da doğdu. 10 yıl Eskişehir’de 10 yıl da İzmir’de yaşadı. İstanbul’a geçen sene geldi ama kendini hâlâ İzmirli gibi hissediyor. Çünkü; Ege Üniversitesi’ndeki felsefe eğitimi devam ediyor… Ayrıca, müzikle ilgileniyor; Türk Müziği eğitimi almışlığı bile var! Oyunculuğa gelince; ilk olarak İzmir’de kendi yazdığı bir oyunla sahneye çıkıyor. Sonra 4 oyun yazıp sahneliyor; 4 sezon sahnede kalıyor. Ayrıca 2.5 yıl boyunca yine kendi yazdığı tek kişilik ‘Ayna Ayna’da oynuyor. Ardından kendini İstanbul’a atıyor ve Beşiktaş Kültür Merkezi’nin ortasına düşüyor!

Suna Keskin


Berlinli tiyatroseverler olarak, Hadi Çaman-Yeditepe Oyuncuları'nı Tıpkı Sen Tıpkı Ben oyunuyla iki sefer ağırladık. İlki 2003'ün ekim'inde yapılan 8. Diyalog Tiyatro Festivali'nde, ikincisi ise bu yılın (2004) mayıs'ında Tiyatrom'un kuruluşunun 20. yılı nedeniyle yapılan etkinliklerde. Kendileriyle her iki defasında da hem kuliste hem de oyun sonrası yemekte sohbet etme fırsatını buldum. Bunlardan Hadi Çaman ve Halit Akçatepe ile yaptığım söyleşileri daha önce bu köşede sizlere aktarmıştım.
Bir de, Hadi Çaman, Halit Akçatepe ve Çetin İpekkaya'nın da bulunduğu rahmetli Altan Erbulak'ı andığımız mizah dolu sohbetimizin özetini "Türk Tiyatrosunun Delileri" başlığı altında yine bu köşede sizlerle paylaşmıştım. Şimdi ise Suna Keskin'le yaptığım söyleşiyi aktarıyorum. Ancak bu söyleşiye geçmeden önce, Suna Keskin üzerine basında çıkan yazılardan alıntı yapmak ve 1964 yılında Haldun Dormen Okulu'nda beraber çalışmaya başladığı Hadi Çaman'ın Suna Keskin için söylediklerini sizlere aktarmak istiyorum.
" ... Suna Keskin, komedide olayları ciddiyetle algılayıp, ciddi yönlere mizahi açıdan eğilebilen, eğilmesini bilen bir usta. Ulaştırmaya çalıştığı ciddiyeti, seyircinin bilinçaltında olayın komik unsurlarıyla geliştirmesini bu kere de sağlıyor. Bu oyun öncelikle üç ustanın sahne üzerindeki sergiledikleri uyum açısından seyredilmeli. Komediyi komik unsur niteliklerinden hiçbir şey kaybettirmeden aktarmaları alkışlanmalı. Aktarma aşamasında, zorlayıcı etkenleri ortadan kaldırmayı nasıl başardıklarına şaşırmalı..." / Üstün Akmen.
" ... Gerek Suna Keskin, gerekse Hadi Çaman, kendilerini hayal ormanlarının gece düşlerinden kurtarıp yere sağlam basan ve sanatsal gerçeği çoktan yakalayan yaratıcı kimliklerimizdir..." / Haluk Şevket Ataseven

Ve yine Üstün Akmen'den Hisse-i Şayia oyunu üzerine yazdığı bir yazıdan birkaç satır:
"... Sezgisel çoşkunun ilk dostu ve en iyi uyarıcısının sanatsal heyecan, sanatsal şevk olduğuna tanık olmak isteyenler, bu oyunda Suna Keskin'i izlemeli diyerek oyuncuları değerlendirmeyi sürdüreceğim. Suna Keskin, oyun boyunca sürüp giden arzu ateşini titizlikle koruyor ve bu ateş karşılığında Faika Hanım'a denk düşen içselliği açığa çıkarıyor. Kişi bir başka insanın duygularını, bedenini, ruhunu ödünç alabilir ve onları kendininmiş gibi kullanabilir mi? Kırk yıllık tiyatrocu Suna Keskin, Suna Keskin'i kuliste bırakıp, bir güzel Faika Hanım oluyor..." / Üstün Akmen
Hadi Çaman Suna Keskin'i anlatıyor:

Ben, Dormen'e 1962 yılında kursiyer olarak katılmıştım. Suna Keskin ise 1964 yılında bize katıldı. Eşi Erol Keskin bizimle beraberdi. Suna, o kadar zarif, o kadar güzel bir insandı ki, Türk tiyatrosunun böyle güzel bir insana ihtiyacı vardı. Suna'nın kalbinin bu kadar güzel olduğunu, bu mesleğe bu kadar aşık olacağını ve bu mesleği bu kadar bileğinden yakalayacağını o günden hissetmemize olanak yoktu. 42 senedir Türk özel tiyatrosunun en büyük emektarlarından biri haline geldi. Kendisi akademi grafik mezunudur. Akademide tiyatro ile ilgili çalışmalarda bulunmuş. Tabii bunu o zaman hobi olarak yapmış. Profesyonel anlamda tiyatroya soyununca bu kadar yüreğiyle sahip çıkan bir insanı ben çok az gördüm. Suna'nın ve benim içinde bulunduğumuz jenerasyonun en büyük şansı büyük ustalarla bir arada olmamızdı. Artık ne yazık ki, bugün yeni yetişen genç arkadaşlarımızın böyle olanakları yok. Çünkü hiçbir özel tiyatro 7-8-10 tane usta tiyatrocuyu barındıracak güçte değil. Bizler Dormen Tiyatrosu'nda iken 5-10 usta bir araya gelebiliyordu. Suna ve ben bu ustaların arasında idik. Suna çok iyi gözlemcidir. Manyaklık derecesinde tiyatroyu ciddiye alan bir insandır. Zaten bu meslekte böyle olmazsan hiçbir şey olamazsın. Bu geçtiğimiz sezonda beş ödülü peşpeşe almışsa, alkışlanacak ve saygı görecek bir tiyatrocudur. Suna hiçbir zaman ne gözüyle ne de performansıyla tiyatrodan kopmadı. Hep tiyatronun içinde kaldı. Sevgili Suna'da ben de Dormen Okulu'dan, Dormen Ailesi'nden yetiştiğimiz ve yeşerdiğimiz için o duygularımızı hiç yitirmedik. Bizim yanımızda çalışan teknik elemanlarımız da dahil hepsi çocuğumuz hepsi kardeşimizdir. Onlar bizim öğrencimiz filan değil evladımızdır. Suna Keskin, üç yıldır Yeditepe Oyuncuları arasındadır. Yıllarca Enis Fosforoğlu topluluğunda çalıştı. Hisse-İ Şayia oyunu için oradan konuk sanatçı olarak bize gelmişti. Böylece ailemize katıldı. O, Yeditepe Oyuncuları'nın anası, ablası... herşeyidir...
Evet, Suna Keskin, "1940 Biga doğumluyum" diye başlıyor anlatmaya Ballhaus'un kulisinde:

(Neden, bilmiyorum; ilkönce sinema ile başlıyoruz sohbetimize)

"Tiyatronun dışında 8 filmde oynadım. 1960'lı yılların önemli filmlerindendiler. Örneğin senaryosunu Yaşar Kemal'in kaleme aldığı, Atıf Yılmaz'ın çektiği, Fikret Hakan ve Erol Günaydın'ın oynadığı, Güneydoğu'da kaçakçılık sorununun ele alındığı 1966 yılının dram filmlerinden Ölüm Tarlası, 5. Antalya Film Şenliği'nde "En Başarılı 3. Film", Gani Turanlı "En Başarılı Kamera", Fikret Hakan ise "En Başarılı Erkek Oyuncu" ödüllerini kazanmışlardı. Yine 1972'de Tarık Akan, Münir Özkul ve Halit Akçatepe ile beraber oynadığım Üç Sevgili, Kadir İnanır ve Nubar Terziyan'la Kopuk filmi, 1975 yılında Şükran Güngör ve Neriman Köksal ile Aşk-ı Memnu... Bunların dışında rahmetli Yılmaz Güney ve Ayhan Işık'la da filmlerde oynadım. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü'nden mezunum. Akademide okurken tiyatroya merak sardım. Amatör olarak Akademi Tiyatrosu'nun çalışmaları vardı. Burada amatör olarak çalışmaya başladım. Daha sonra Haldun Dormen'in teşvikiyle tiyatroya başladım. 1963 yılında Dormen Tiyatrosu'nda 'Montserrah' ve 'Şahane Züğürtler' adlı oyunlarla profesyonel

tiyatro hayatım başladı. Eşim Erol Keskin'de akademi mezunuydu. Akademi Tiyatrosu'nda yönetmen olarak görevliydi. Kendisiyle orada tanıştım. Haldun Dormen'le yıllarca beraber çalıştım. Daha sonra Dormen Tiyatrosu kapanınca herkesin yolu ayrıldı. Gruptan Erol Günaydın filan Gen-Ar Tiyatrosu'nu kurduk. İki yıl beraber çalıştık. Birçok oyun sergiledik. Çorbamdaki Kız ve Yolcu gibi. Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu'nda, arkasından Pekcan Koşar'la da bir tiyatro çalışmalarım oldu. 15 sene Enis Fosforoğlu ile beraber çalıştım. Bu topluluğun tüm oyunlarında oynadım. Yaklaşık 50'ye yakın oyunda oynadım. Son üç yıldır Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları ile beraberim. Son zamanlarda oynadığım Hisse-İ Şayia, Tıkkı Sen Tıpkı Ben ve son oynadığımız Cahit Atay'ın yazdığı 2 bölümlük müzikal komedi "Son Perde".

Ve Türk Sinemasına geçişiniz...

Ben Dormen'lerde oynarken, Müşfik ve Yıldız Kenter'in kurdukları bir film şirketi vardı. Yukarıda anlattığım Yaşar Kemal'in senaryosunu yazdığı Ölüm Tarlası filminde oynama teklifini bana yaptılar. Böylece Türk sinamasına geçmiş oldum. Benim Yeşilçam maceram uzun sürmedi. Ben zaten her zaman filmlerden değil de tiyatro çalışmalarından zevk aldım. Bu alanda daha başarılı olduğumu sanıyorum.

* Tiyatro deyince, sizin de aklınıza sıkıntılı günler mi geliyor?..

Ben de Hadi Çaman gibi pek akıllı işi değil diye düşünüyorum. Tabiki çok yorucu ve yıpratıcı bir meslek. Ancak öyle bir tadı var ki, hiçbir zaman vazgeçemiyorsunuz. Her sene yeni bir oyuna başlarken "bu sene son!" diyoruz. Fakat yine yeni bir oyuna başlıyoruz.
Tıpkı Sen Tıpkı Ben oyununda sergilediğiniz gibi, Türk tiyatrosunu kurtarmaya çalışanlar var mı? Umutlu musunuz?

Ben umutluyum. İşte Hadi Çaman bunlardan biri. Bir özel tiyatroyu öyle bir çaba ile götürüyor ki, takdir etmemek elde değil. Çok zor bir iş ve pek akıllı işi de değil!.. Bu işi de Türkiye'de yürütmek için biraz çılgın olmak lazım...

* Biraz da aldığınız ödüllerden konuşsak...

Geçen sezon (2003 yılı sezonu) aldığım ödüller:

Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu

Afife Jale En İyi Komedi Kadın Oyuncu Adayı

Altan Erbulak Oyunculuk Ödülü

I. Leo Kerem Yılmazer Ödülü

ve Altunizade Rotary Onur Ödülü

Rutkay Aziz


Rutkay Aziz ( 1947)

Doğum Tarihi 1947
Boy 180
Kilo 83
Göz Rengi Kahverengi
Yabancı Dil Almanca ( iyi )

Sinema Filmleri ve Yönetmenleri
Ada ( Süreyya Duru )
Ölü Bir Deniz ( Atıf Yılmaz)
Yer Demir Gök Bakır ( Zülfü Livaneli )
Piano Piano Bacaksız ( Tunç Başaran )
Gizli Yüz ( Ömer Kavur )
Cahide ( Ziya Öztan )
Yunus Emre ( Aslan Kaçar )
Kemal'in Askerleri ( Ziya Öztan )
Cumhuriyet ( Ziya Öztan )
Sis (Zülfü Livaneli)

TV Yapımları ve Yönetmenleri
Cumhuriyet ( Ziya Öztan )
Bizimkiler ( Yalçın Yelence )
Geçmiş Bahar Mimozaları ( Okan Uysaler )
Cahide (Ziya Öztan)
Yunus Emre
Tutku
Gözlerinde Son Gece
Kurtuluş (Ziya Öztan)

Özgeçmiş
İstanbul''da doğdu. Avusturya Lisesi, Bakırköy Lisesi, Gazetecilik Fakültesinden mezun oldu. Lise döneminde tiyatroya başladı. Muhsin Ertuğrul Yönetiminde LCC Tiyatro Okulunda eğitimini sürdürdü. Peter Weiss''ın "Marat-Sade" oyununda Marat rolüyle profesyonel yaşama geçti. 1971 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu''na girdi. 1973 yılından bugüne değin bu tiyatroda sanat yönetmenliği, oyunculuk ve rejisörlük yapmaktadır.

Ödüller
Arthur Miller''in "Satıcının Ölümü" oyunundaki rolüyle en iyi aktör seçildi. "Sis" deki rolüyle Sinema Eleştirmenlerinin " En İyi Aktör Ödülü" nü aldı. Tiyatro alanında oyunculuk ve reji ödülleri vardır. Başlıcaları , 403.Kilometre,Bir Ceza Avukatının Anıları, Pazar Keyfi,Ulvi Uraz Reji Ödülleri

Vural Çelik


Avrupa Yakası'nın herkesi gülmekten kırıp geçiren Kubilay'ı Vural Çelik'in aslında hiç bilmediğiniz bir yaşam öyküsü var. Hayatını gözleri görmeyen annesine adayan Çelik annesi Cemile Çelik'le birlikte yoksulluk içinde geçen yıllarını ve kah gülüp kah gözleri dolarak anlattı.

- Oyuncu olmak hep istediğiniz bir şey miydi, yoksa tesadüflerle mi gelişti her şey?
- Ortaokul-lise çağında herkesin taklitlerine güldüğü, desteklediği bir öğrenciydim. Zamanla insanlar bana "Sen niye tiyatrocu olmuyorsun?" demeye başladı. Bir arkadaşım Levent Kırca Tiyatrosu'na gazete ilanıyla oyuncu arandığını söyledi. Başvurdum ve kabul edildim, 89 yılıydı. Ondan önce de Avni Dergisi'nde ofisboyluk yapıyordum.

- BKM oyuncularından birisiniz şu an, bu nasıl oldu?
- Levent Kırca Tiyatrosu'ndan sonra Yasemin Yalçın'ın tiyatrosuna girdim. Orada sanat yönetmenimiz Selahattin Taşdöğen'e yardım ediyordum. Bir gün tiyatroda Selahattin Abi beni Necati Akpınar'la (BKM'nin ortağı) tanıştırdı. Ve ben Necati Akpınar'ın yanında organizatörlüğü öğrenmeye başladım. Bu arada oyunculuğu rafa kaldırmıştım. Yılmaz Abi de (Yılmaz Erdoğan) Yasemin Yalçın'ın "Kadınlık Bizde Kalsın" oyununu yazıyordu o sırada. Birbirimizi çok severdik, onlar Necati Abi'yle BKM'yi kurunca tekrar oyuncu olarak BKM kadrosuna dahil oldum.

- Ama sizi herkes "Avrupa Yakası" ile tanıdı, teklif nasıl geldi?
- Aslında sadece bir bölüm için Kubilay'ı oynayacak; yakışıklı, manken görünümlü birini arıyorlarmış. Ata Demirer'le de biz çok eski arkadaşız. Aklına ben gelmişim ama aradıkları tipe de uygun değilim... O yine de, "Valla yakışıklı değil ama ben size adam gibi bir oyuncu tavsiye edebilirim" demiş. Sonra beni aradı.

- Bir bölümlük oyuncu ararken, sizi tanıyınca herkesin fikri değişmiş anlaşılan...
- Öyle oldu, sağolsun senaristimiz Gülse Birsel bana böyle bir fırsat verdi. Ondan öncesinde de Ata'ya çok şey borçluyum tabii. Aklına beni getirmeseydi, şimdi kimse benden bu kadar bahsetmeyecekti. Aslında herkese; yapımcılarımız Sinan Çetin, Atilla Aslan ve yönetmenimiz Jale Atabey Özberk'e de çok teşekkür ediyorum. Beni motive etmeseler, bana bu kadar destek olmasalar, başarılı olamazdım.

- Yolda size nasıl sesleniyor insanlar?
- V.Ç: Kimi "Kubilay", kimi "Gülenay" diyor. Geçen gün yürürken trafikte duran bir arabanın aynasına çarptım, adam başını uzatıp "Sakar gördüm sizi" dedi. Bu laf herkesin ağzına dolanmış durumda. Bir arkadaşın çocuğu da öğretmenlerinin ödev yapmayanlara "Tembel gördüm sizi" diye takıldığını anlatmıştı.
İlknur K. AKMAN (sabah)

Yavuz Seçkin (Sertaç)


Şişli Motor Meslek Lisesi mezunuyum. Aile tarafından yönlendirme ile... ''Bu motorcu olsun'' dediler, okul bitti. 28 yaşında tam olarak yeteneğimi keşfettim. Taklit yeteneğine emitatörlük diyorlar. Ve bu piyasaya, Radyo Klas'ta 'Yavuz'un Minibüsü' ile girdim. Ondan sonra 250 ünlüye şaka yaptım. Bir radyo programcısının medyada tanınması çok kolay bir şey değil. Bir Beyaz vardı tanınan. O da bizim radyodaydı. Yani çok fazla örnek yok. ''Kendimi radyoda nasıl ön plana çıkarırım'' diye, düşündüm. Bir gece sabaha kadar kafa yordum, ''Ünlüleri arayayım ve bir başka ünlü gibi konuşayım'' dedim. O gecenin sabahında radyoda Tülin Şahin'e şaka yaparken buldum kendimi. Kuşum Aydın olarak Tülin'le 15-20 dakika sohbet ettik. O her şeyi anlattı. Kapatıp, yeniden aradım ve ''Şakamızı beğendin mi?'' diye sordum Tülin’e, şaşkınlıktan dondu kaldı. Kendine gelince, çok güldü ve çok beğendiğini söyledi. O konuşmalarda özel hayatla ilgili detayları da veriyor birçok insan, düşünsenize magazin için çalışsak ne malzemeler çıkar. Böylece radyo şakaları başladı. Bayağı bir sansasyon yarattı.

Sinan Çetin'i de bir gün işlettim. Herhalde kafasında yer ettim. Bir gün Sinan Çetin beni Plato Film'e çağırdı. Suratıma baktı, kafama baktı. ''Acayip bir tipsin sen'' dedi bana. Suratımı değişik buldu herhalde. Ve 'Projeye Yavuz'u da yazın' dedi. O ara ben hala hangi proje olduğunu bilmiyordum. Bir hafta sonra Plato'ya çağrıldım, Gülse Birsel oradaydı. Bana 'Avrupa Yakası'ndaki Sertaç karakteri önerdiler. Gülse, ''Bu tipe sen çok uyarsın'' dedi. Biliyorsunuz Sertaç birazcık ahlaksız, dalkavuk, arkadaş sırtından geçinen biri. Gülse bunu gözlerimin içine bakarak söyledi. Tabii şaka bunlar (gülüyor). O ara kadroda bir tek Tahsin Bey olarak Gazanfer Özcan belirginleşmişti. O anlamda da çok sevindim. Çünkü radyodan televizyona geçmek pek kolay değil.

Veysel Diker


Doğumu
1967 - Muş

Eğitimi
Ankara Üni.Tiyatro

Rol Aldığı Yapımlar:

Filmleri - Oyuncu (13 Film)
Adem'in Trenleri Ömer Aslan 2007
Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu Doktor 2006
Hayırdır İnşallah 2006
Sevda Tepesi Bekçi Rezzak 2005
Avrupa Yakası Tacettin 2004
Fişgittin Bey 2003
Abdülhamit Düşerken Binbaşı Naki Bey 2002
Son Büfeci 2001
Tatlı Hayat Muharrem 2001
Dedelerimi Evlendirirken 2000
Şaşı Felek Çıkmazı Murat 2000
Evdeki Yabancı 2000
Yılan Hikayesi 1999

Engin Günaydın


Engin Günaydın, Türk sinema ve tiyatro oyuncusu. ilkönce oto gargara da küçük rol almış olup bir demet tiyotrada zabıta irfan rölü ile adından sözettirmiş daha sonra mehmet ali erbil ve emel sayının baş rolönünü oynadığı aşkım aşkım adlı dizi de aşçı rolunde oynamıştır İlk olarak Zaga programının kısa skeçlerinde çıkan Engin Günaydın, Avrupa Yakası adlı televizyon dizisinde, Burhan Altıntop karakterini canlandırmış ve oldukça ilgi görmüştür. Ayrıca "O Hikayedeki Mal Benim" adında bir stand up gösterisi yapmaktadır. Birçok dizi, sinema ve reklam filmlerinde rol almıştır. Önemli rollerinden biri de "Bir Demet Tiyatro"da canlandırdığı Zabıta İrfan'dır.